Hamilelik

Hamilelik Öncesi Beslenme

Belki de hayatınızın en güzel kararlarından birini aldınız ve çocuk sahibi olmak ve ailenizi büyütmek için bir adım atacaksınız…

Her önemli adımda olduğu gibi yine düşünmeniz gereken ve geleceğinize, yani ailenizin yeni üyesi bebeğinize hayatlarında verebileceğiniz en önemli hediye için hamilelik öncesinde ve hamilelik süresince sağlıklı ve besleyici bir beslenme programı uygulamanız gerekiyor. Çünkü, yapacağınız her türlü olumlu davranış, bebeğinizin doğum anomalilerine rastlanma riskini düşürür. Bu nedenle hamile kalmayı düşünmeye başladığınız anda bile beslenmenizde yapacağınız değişiklikler büyük farklar yaratabilir, bebeğinizi taşırken ona en uygun ortamı sağlamanıza yardımcı olur.

Bebek sahibi olmaya karar verdiğiniz anda beslenme düzeninizi gözden geçirip, hangi besinleri yeterli aldığınızı, hangi besinlerin deposunun vücudunuzda 9 ay boyunca yeterli olup olmayacağını belirlemeli ve yaşam tarzınızda değişikliği bu faktörlere göre yapmalısınız.

Unutmayın ki besin öğeleri depolarınız;

  • Uzun süren bir hastalık geçirdiyseniz,
  • Yeme bozukluğu probleminiz varsa,
  • Daha önce yakın aralıklı doğum yaptıysanız ,
  • Dengeli ve yeterli beslenmiyorsanız,
  • Yetersiz kalsiyum alıyorsanız,
  • Aşırı diyet yaptıysanız,

hamilelikte ihtiyacınız olan besin öğelerini karşılamada yeterli olmayabilir.

Ailenizin yeni üyesi ‘bebeğinize’ hazırlanırken…

Öncelikli olarak folik asit alımına hamilelik öncesinde doktorunuzun tavsiye edeceği miktarda başlamalısınız. Folik asit almaya hamilelik öncesinde başladığınız takdirde spina bifida gibi konjenital bozuklukla doğma riskini azaltma şansını yakalarsınız. Yapılan çalışmalar folik asit alımının nöral tüp defektli doğum yapma riskini yüzde 70 oranında azalttığını göstermektedir. Bu oran göz ardı edilemeyecek kadar yüksek olduğundan folik asite ‘hamilelik vitamini’ adı verilmektedir.

Bazı besinleri tüketerek de folik asitten veya diğer bir adıyla folattan zengin beslenebilirsiniz. Kuru baklagiller, tahıl ürünleri, meyveler ve koyu yeşil yapraklı besinler folik asitten zengin besinlerdir. Folik asit açısından zengin besinler tüketiyor olsanız bile supleman (besin desteği) almanız önemlidir; çünkü vücudunuz besin öğelerini suplemanlar kadar etkin şekilde absorbe edemeyebilir. Bu noktada doktor ve diyetisyeninizle uygun suplemanın ne olacağını görüşmelisiniz.

Pişirme yöntemi besin öğelerinin en uygun ve yüksek şekilde alınması için her zaman önem verilmesi gereken bir faktördür. Uyguladığınız pişirme yöntemi yiyeceklerin besin değerini düşürebilmektedir, bu nedenle de tahmin ettiğinizden daha az besin öğelerinden yararlanıyor olabilirsiniz. Kızartma, kavurma gibi pişirme yöntemleri besin öğelerini azaltır. Bu yöntemlerden mutlaka uzak durmalı, özellikle haşlama yöntemi uyguladığınızda haşlama suyunu dökmemeye özen göstermeli, az suda haşlama ile besinleri pişirmelisiniz.

Hamilelik Öncesi Kaçınmanız Gerekenler

Hamilelik süresince multi-vitamin kullanmanız önemli olmasına rağmen hamile kalmayı düşündüğünüz dönemde alımından kaçınmalısınız. Bazı besin suplemanları ve bitkisel karışımlar bebeğinize uzun veya kısa dönemde zarar verebilir. Örneğin A vitaminin günlük 10.000 IU’den fazla dozda alınması bebekte doğum hatalarına neden olabilir. Bazı bitkisel karışımlar da yine toksik etki yaratır ve rahimde kasılmalara neden olabilir. Çemen otu, maydanoz gibi bazı otlar bu etkiyi yaratacaklar arasında sayılabilir. Bazı bitkisel karışımlar hamilelik sonrası süt salınımını arttırmada yardımcı olduğu düşünülerek tüketilse dahi yine de hamilelik süresince tüketiminden kaçınılmalıdır.

Sizin ve bebeğiniz için hangi besinlerin uygun olup olmayacağı konusunda endişe yaşıyorsanız doktorunuz ve diyetisyeninizle görüşmekten çekinmemelisiniz.

Hamilelik süresince kaçınmanız gereken diğer maddeler ise:

  • Aşırı miktarda kafein tüketimi
  • Sigara
  • Alkol
  • Uyuşturucu.

İyi Dengelenmiş Bir Diyet

Sağlıklı bir diyet ile beslenmeniz sizin ve gelişmekte olan bebeğinizin sağlığı için temeldir. İyi beslenme sadece bebeğinizin sağlıklı doğmasına değil sizinde hamilelik sürecini rahat atlatmanıza, hamilelik sonrasında vücudunuzun direncini korumasına ve besin öğelerinden zengin anne sütü sağlamanıza yardımcı olur.

Hamile kaldığınızı öğrendiğiniz andan itibaren veya hamile kalmayı düşünmeye başladığınız zaman her gün 1200 mg kalsiyum aldığınızdan emin olmalısınız. Bu miktarı karşılamanız günlük olarak en az 3 porsiyon kadar kalsiyum içeren besinleri tüketmeniz ile mümkün olur. Kalsiyum içeren besinler arasında başta süt ve süt ürünleri olmak üzere yeşil yapraklı sebzeleri sayabiliriz. Brokoli, karnabahar, kuru fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagiller, kuru meyveler, fındık, pekmez kalsiyum içeriği yüksek besinlerdir.

Kalsiyum gibi demir alımı da hamilelik süresince önemlidir. Hamile kalmadan önce demir depolarınızı doldurmanız size yarar sağlayacaktır. Demir alımını diyetinizde kolaylaşmasını sağlayacak bir çok doğal ve iyi kalitede demir kaynakları vardır.

  • Kırmızı et
  • Tavuk ve diğer kümes hayvanları
  • Balık
  • Yeşil yapraklı sebzeler (hem olmayan demir içerirler)
  • Demirce zenginleştirilmiş tahıllar ve tahıl ürünleri

bu besinlerin başında gelir.

Unutmayın hamilelikten önce yaşam tarzınızda yapılacak her türlü değişiklik sizin ve bebeğinizin ileri dönemdeki sağlığını yaşam kalitesini etkileyecektir. Dengeli ve yeterli bir beslenme alışkanlığınız yoksa mutlaka beş besin grubundan (et, süt, tahıl, sebze ve meyve) oluşmuş bir beslenme programını benimsemelisiniz.

Tags:
Categories:

Hamilelikte Şeker

Hamilelikte Şeker- Gestasyonel Diyabet

Diyabet dediğim anda hepinizin yoksa şeker hastası mı olacağım dediğinizi duyar gibiyim. Ancak diyabetli bir birey olmak bir çok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterir.

Tüm hamilelerin yaklaşık % 3- 5’i hamileliklerinde gestasyonel diyabet oluşma durumu ile karşı karşıyadır. Gestasyonel diyabet, Tip 1 diyabet denilen vücudun hiç insülin üretemediği ve mutlaka dışardan insülin alınmasıyla kontrol altına alından diyabetten farklı, Tip 2 diyabete daha benzer bir durumdur. Tip 2 diyabeti olan hastalar kan glukoz değerlerini diyet ve egzersiz ile kontrol edebilir gerekli olduğu durumlarda ilaç ve insülin alımına ihtiyaç duyabilirler.

Gestasyonel diyabet genelde hamileliğin ortasında 20- 24. haftalarda vücuttaki hormonal değişiklikler nedeniyle ortaya çıkar. Hamilelik süresince plasentada üretilen ve hamilelik için önemli olan çok sayıda hormonun bazıları insülini bloke eder. Hatta plasentanın daha çok büyümesi, daha çok hormonun üretilmesine ve daha büyük bir insülin direnci meydana gelmesine neden olur. Bir çok kadında pankreas insülin direncini ortadan kaldırmak için uygun miktarda insülin salgılar. Ancak pankreas yapabileceği kadar insülin yaptığı halde yine de plasentaya yeterli gelmezse bu durum gestasyonel durum ile sonuçlanır.

Her kadın hamileliğinde gestasyonel diyabet ile karşı karşıya kalabilir. Gestasyonel diyabet olma olasılığını arttıran faktörlerden bazıları

  • Obezite,
  • Aile hikayesinde diyabetli birey olma durumu,
  • Daha önce fazla kilolu bebek dünyaya getirmiş olmak (4 kg dan fazla ağırlıkta),
  • Doğumsal anomalisi olan bebek sahibi olmak,
  • Daha önceki hamileliğinde düşük gerçekleşmiş olması,
  • Amniyotik sıvının çok fazla olması olarak sıralanabilir.

Ayrıca 35 yaşından sonra doğum yapacak olan anne adayları daha genç yaştaki anne adaylarına göre gestasyonel diyabet olma konusunda daha büyük risk altındadır.

Gestasyonel Diyabet kalıcı bir durum mudur?

Gestasyonel diyabet genelde bebeğin doğumundan sonra ortadan kalkar. Çünkü plasentanın vücuttan uzaklaşmasıyla insülin direncine yol açan hormonların yapımı da durur. Bu nedenle eğer hamileliğiniz süresinde size gestasyonel diyabet tanısı konulduysa bebeğinizin doğumu ile kan şekeri düzeylerinizde daha fazla bir problemle karşılaşmazsınız. Buna rağmen yine de eğer hamileliğiniz süresince gestasyonel diyabetli iseniz ileri ki dönemde diyabetli bir birey olma olasılığınız artar. Bazı çalışmalar hamileliklerinde gestasyonel diyabet geçmişi olanların ileri dönemde % 40 tip 2 diyabetli olabileceğini belirtmiştir. Bu nedenle eğer gestasyonel diyabetiniz varsa her yıl kan glukoz değerlerinizi kontrol etmeniz uygun olacaktır.

Bir çok anne adayı sadece beslenmelerine dikkat ederek kan glukoz düzeylerini kontrol altına alırken bazılarına insülin verilmesi gerekebilir. Gestasyonel diyabet ağızdan ilaç alımı ile kontrol altına alınmaz çünkü bu ilaçların anne karnındaki bebeğe nasıl bir etki yaratacağı bilinmemektedir.

Gestasyonel diyabet tanısı konulduğunda aşağıdaki basamakları takip etmeniz sorunsuz ve rahat bir hamilelik yaşamanızda yardımcı olacaktır:

  • Size uygun düzenlenmiş beslenme programını takip etmek
  • Kan şekeri düzeyinizi sürekli olarak kontrol etmek
  • İnsülin ile kan şekerinizi kontrol altında tutmanız gerekiyorsa yüksek kan şekeri ölçümlerinden sonra ne miktarda isülin uygulamanız gerektiğini öğrenmek
  • Hipoglisemi ataklarında kontrolü ve tedaviyi bilmek
  • Mutlaka size uygun olacak fiziksel aktiviteyi yaşam tarzınıza yerleştirmek (bunu yaparken öncelikle doktorunuzla görüşmeli ve egzersiz sürelerini birlikte değerlendirmelisiniz)

Size uygun hazırlanmış beslenme programını takip etmek- Hiç zor değil…

Anne olmaya karar verdiğiniz veya anne adayı olduğunuzu öğrendiğiniz günden beri beslenmenize ne kadar dikkat ettiğinizi ve beslenmenizde bi çok değişiklik yaptığınızı düşünerek eğer size gestasyonel diyabet tanısı koyulduysa bunun için de beslenmenize dikkat etmekte zorlanmayacağınızdan kuşkunuz olmasın. Belki ufak kaçamaklar yapıyordunuz ama artık kan glukoz seviyenizi kontrol altında tutmak, kendiniz ve bebeğiniz için hamileliğiniz süresince yeterli ve dengeli beslenme programı uygulamak istiyorsanız biraz daha dikkat etmeniz gerekiyor. Kan glukoz düzeyini kontrol altında tuttuğu kanıtlanmış olan aşağıdaki yeme alışkanlıklarını sizde diyetisyeninizle görüştükten sonra beslenme programınıza yerleştirirseniz bu dönemi sorunsuz bir şekilde atlatmanız da hiçbir engel kalmayacaktır.

  • Mutlaka şeker ve şekerli besinlerden uzak durmalısınız.
  • Sebze, meyve, tahıllar, kurubaklagiller gibi kompleks karbonhidratları basit karbonhidrat içeren besinlere tercih etmelisiniz.
  • Bir gün içerisinde tükettiğiniz posanın yeterliliğinden emin olmalısınız.
  • Size uygun olacak yağ alımından daha fazla yağ almamaya özen göstermeli, yemeklerinizi yaparken ilave ettiğiniz yağ miktarını 1 kg sebzeye 2 çorba kaşığı olacak şekilde ayarlamalısınız. Salatalarda ise ilave edeceğiniz yağ miktarını 1 tatlı kaşığı ile sınırlı tutmalısınız.
  • Yatmadan önce protein ve kompleks karbonhidrat içeren ufak bir ara öğün yapmalısınız. Bu bir bardak süt ve bir porsiyon meyve veya 1 dilim az yağlı peynir ile tahıllı ekmek olabilir.
  • Et, tavuk tüketirken yağsız olanlarını tercih etmelisiniz.

Ne kadar kilo almalıyım?

Kilo alımınızın hamilelik süresince çok önemlidir. Bu nedenle sizin için sağlıklı olan kilo alımını hamileliğinizde sağlamalısınız. Çünkü çok kilo aldığınız takdirde vücuttaki fazla yağ kan şekeri düzeyinizi normal sınırlarda tutmak için daha çok insülin salgılanmasına neden olacaktır. Bu nedenle sürekli doktor ve diyetisyeninizle kilo alımınızı değerlendirmelisiniz.

Tags:
Categories:

Emzirme Dönemi

Hoş Geldin Bebek

İLK EMZİRME ÇOK ÖNEMLİ!!! Çünkü,

  • Doğum sonrası ilk 1- 2 saat bebekler son derece uyanıktırlar
  • Uyarılara iyi cevap verirler
  • Doğum sonrası 1⁄2 -1 saat arasında emmek isterler
  • İlk emzirmeye 1 saatten geç başlanırsa emzirmenin başarısı tehlikeye girer
  • Böyle bir anne emzirmeyi de erken bırakır
  • Biberon ile beslenmişse anne memesini emmekte güçlük çekebilir
  • Emzik verilen bebeklerde de anne sütü ile beslenme erken biter
  • Anne sütü dışında besinler verilmesi ile emzirme kısa süre sonra kesilir
  • Anne memesinde kanal tıkanması, şişme gibi sorunlara yol açar
  • Memeyi daha az emer ve daha az uyarır
  • Anne sütünün gelme süresi uzar

BEBEĞİN EMMEYE HAZIR OLDUĞUNU GÖSTEREN BELİRTİLER

  • Bebek uyanıktır ve huzursuzdur.
  • Memeyi arama hareketleri yapar.
  • Emme hareketleri yapar, parmaklarını emebilir.
  • Elini ağzına götürmeye çalışır.
  • Hafif sesler çıkartır.

BEBEĞİN HER İSTEYİŞİNDE EMZİRİLMESİNİN AVANTAJLARI (özellikle ilk doğduğu günlerde)

  • Anne sütü oluşumu daha erken olur,
  • Bebek daha hızlı kilo alır,
  • Göğüste süt birikimi gibi sorunlar daha az görülür,
  • Emzirme daha kolay gerçekleşir.

EMZİRME HEM ANNE HEM DE BEBEK SAĞLIĞI İÇİN ÖNEMLİDİR

ANNE İÇİN FAYDALARI:

  • Kısa sürede eski kilosuna döner.
  • Rahim çabuk toparlanır.
  • Psikolojik tatmin sağlar.
  • Özel bir hazırlık gerektirmez.
  • Ekonomiktir.
  • Bebekle anne arasında yakın bağ kurulur.
  • Kemik yenilenmesi artar ve menopoz sonrası kemik erimesi (osteoporoz) daha az görülür.
  • Yumurtalık ve meme kanseri daha nadir görülür.

BEBEK İÇİN FAYDALARI:

  • Daima temiz, taze ve uygun ısıdadır.
  • Hazmı kolaydır.
  • Kabızlığı önler.
  • Hastalıklardan korur.
  • Doğal besinlerden içeriği en mükemmel olandır.
  • İshal ve solunum yolu enfeksiyonu ve hastalıkları daha nadir ve daha hafif görülür.
  • İnsüline bağımlı diyabet daha az gelişir.
  • Toplam anne sütü ile beslenme süresi arttıkça erişkin yaşta erişilen zeka düzeyi daha yüksek olmaktadır.
  • Çocukluk ve erişkinlik döneminde şişmanlığın önlenmesinde önemli rol oynar.

Ne kadar emzirmek lazım???

Bazen emme 5- 10 dakika, bazen yarım saat sürer. Bebek sadece süt almak için emmez, bazen kendi öz güvenini oluşturabilmek, bazen de emmekten keyif almak için emer. Sütün yeterli olduğunu bebeğin günde 5- 6 defa idrara çıkmasından ve muntazam kilo almasından anlayabilirsiniz. Hasta ve yorgun bebeğin sık aralıklarla ve azar azar emmeye ihtiyacı vardır.

Emziklilikte yeterli ve dengeli beslenebilmek için “Anne” neler yapmalı?

  • Su tüketiminin günde ortalama 3 litre (10- 12 su bardağı) olacak şekilde ayarlanması gerekli. Su tüketimine ek olarak ıhlamur, nane, papatya, rezene gibi bitki çayları; az şekerli veya meyvenin sadece kendi şekeri ile pişmesi sağlanmış şekersiz komposto ve meyve suları*, limonata* gibi hafif doğal içecekler tercih edilebilir.

* meyve suyu yerine meyveyi bütün haliyle yemek posa alımını da sağlayacağı için çok daha uygun olur.

  • Emziklilik dönemlerinde sütün artması için annenin iyi beslenmesi, stresten uzak ve yeterince dinlenmiş olması ve bebeğini sık aralıklarla emzirmesi önemlidir.
  • Kalsiyum yönünden zengin olan süt, yoğurt ve peyniri belirtilen miktarlarda düzenli olarak tüketin. Süt tüketilemiyorsa sütlaç ve muhallebi yenebilir.
  • Her gün bir adet yumurta ve bir porsiyon etli sebze yemeği veya kuru baklagil yemeğe özen gösterin.
  • Omega 3 yağ asitlerinden zengin deniz ürünleri tüketiminin artırılması anne sütünün bu yağ asitleri içeriğini arttırır. Özelikle balık, protein değeri ve omega- 3 yağ asidi içeriği bakımından zengin bir besindir ve bu dönemde tüketimine ağırlık verilmelidir. Balık alırken güvenilir yerlerden almaya mutlaka dikkat etmelisiniz.
  • Kuru fasulye, nohut, mercimek ve bulgur karışımı yemekleri, portakal, mandalina, domates, maydanoz, yeşil biber, taze soğan gibi C vitamini yönünden zengin sebze ve meyvelerle birlikte tüketilmelidir.
  • Vitaminlerin zengin kaynağı olan taze meyve ve sebzeleri her öğünde düzenli olarak tüketin.
  • Salam, sosis, sucuk gibi katkı maddesi içeren besinlerden mümkün olduğunca uzak durun.
  • Mutlaka iyotlu tuz kullanın. Çünkü ana rahmindeki bebeğin gelişiminde önemli olan yetersizliği zeka geriliğine neden olan iyot, doğal besinlerle alınamaz.
  • Kahveyi günde iki kez tüketebilirsiniz. Fazla içilen kahve ve koladaki kafein süte geçerek bebeğin sağlığını olumsuz etkiler. Bebek huzursuzluk yaşayabilir. Ayrıca özellikle çayın içeriğindeki tanenlerin demir emilimini engellediği düşünülerek yemek sırasında ve yemekten hemen sonra çay tüketilmemelidir. Çay içmek istiyorsanız, ikindi ve kuşluk gibi öğün aralarında yani yemek yedikten bir-iki saat sonra açık olarak içebilirsiniz.
  • Sebzelerin, makarna ve eriştenin haşlama sularını dökmeyin. Kuru fasulye, nohut ve barbunya gibi baklagilleri iyice yıkadıktan sonra ıslatın. Islatma işlemini yaptığınız suyu dökebilirsiniz. Ancak bebek için önemli olan bazı vitaminleri içerdiğinden yemekleri pişirdiğiniz haşlama suyunu dökmeyin. Az suda haşlama yöntemini tercih edin.
  • Sebze yemeği pişirirken 1 kg sebzeye yaklaşık 2 çorba kaşığı kadar ilave etmeniz yağda eriyen vitaminlerin vücutta kullanımı için yeterli olan miktardır.
  • Et, tavuk, balık, yumurta ile karaciğer, dalak, böbrek gibi sakatatlar, ceviz, badem gibi kuruyemişler, üzüm, kayısı, erik, pestil gibi kurutulmuş meyveler, kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya gibi kuru baklagiller, pekmez ve yeşil yapraklı sebzeler demir yönünden zengin yiyeceklerdir. Günlük beslenmede sık tüketilmesinde fayda vardır.
  • Demir yönünden zengin yiyeceklerle birlikte C vitamini kaynağı olan domates, biber, maydanoz, kıvırcık gibi taze sebze ve portakal, greyfurt, çilek gibi meyvelerin alınması demir emilimini artırır.
  • Günlük beslenmesinde et tüketimi az olan annelerin, protein ihtiyacını karşılayabilmeleri için haftada en az beş öğün yumurta tüketimlerine özen göstermeliler.
  • Yemeklerde kullanılacak yağ tüketimine dikkat edilmelidir. Kalori değerini yükselten kızartma ve kavurma türü besinlerden uzak durulmalı, genellikle besinleri pişirme yöntemi olarak haşlama, fırında ya da ızgara yöntemi kullanılmalı.

EMZİREN ANNE KENDİ BESLENMESİNE ÖZEN GÖSTERMELİDİR.

  • Emziren anne günde en az 2 bardak süt veya yoğurt, peynir gibi süt ürünlerinden almalıdır.
  • Besin ve enerji ihtiyacını karşılamak için, her öğünde fasulye, nohut veya et tavuk, balık gibi yiyecekler yemelidir.
  • Emziren anne yeterli miktarda meyve ve sebze yemelidir.
  • Anne kendi beslenmesine özen göstermeye bebeğin doğumundan önce başlamalıdır.

Anne sütünü nasıl artırabilirsiniz?

Anne sütünü artıran besinler hep merak edilmektedir. Aslında pek de böyle mucizevi besinler yoktur. Anne; sütünün yeteceğine inanır, bebeği istedikçe emzirirse, dengeli beslenir ve yeterli sıvı alırsa, anne sütü artacaktır. Ancak emzirmede psikolojik faktörlerin önemini göz ardı etmemeliyiz. Eğer belli bir besinin sütünüzü artırdığına inanıyorsanız, (sadece bu inanış bile sütü artırabilir), aşırıya kaçmadan o besini almanızda yarar vardır.

  • Koyu yeşil yapraklı sebzeler (maydanoz, ıspanak, marul, vb.)
  • Malt içeceği
  • Bol sıvı

Emziren annenin kaçınması gereken besinler nelerdir?

Eğer, bebeğiniz sizin aldığınız bazı besinlere hassasiyet gösteriyor, emzirme sonrasında huzursuz oluyorsa, bir süre o besinden uzak kalmayı deneyebilirsiniz. Bebeğinizin rahatladığını fark ederseniz, emzirme süreci boyunca o besini beslenmenizden çıkarmanızda yarar vardır. Ailede belli bazı besin alerjileri varsa, bu besinleri tüketirken de dikkatli olmanızda yarar vardır.

Soğan, sarımsak, lahana, Brüksel lahanası, brokoli, kabak, karnabahar, acı baharatlar veya kuru baklagiller (kabuğu soyulmuş nohut, diğerlerine göre daha az gaz yapacaktır) anne sütünün tadını değiştirebilir. Bu durum bebeklerde gaz oluşumu (ayaklarını karnına çekerek ağlamasına, emmeyi reddetmesine vb. gibi) yaratırken, bazıları hiç fark etmeyebilir. Bebeğiniz bu tür belirtilere sahipse, bu besinlerin tüketimine ara verilmelidir.

Tags:
Categories:

Meme Kanseri

Son yıllarda özellikle kadınların korkulu rüyası haline gelen meme kanseri yapılacak küçük tetkikler ile yaşamınızı etkilemeden kontrol atına alınabilir.

Kanser hücreleri aslında hepimizin vücudunda var. Ancak çevresel faktörlerinde etkisiyle onu değişime uğrattığımız zaman bu etkiye maruz kalmış hücrelerin kanser hücresine dönüşme riski ortaya çıkıyor.

Normal ve sağlıklı bir meme hücresinin değişime uğraması ve diğer vücut hücrelerine yayılması ile meme kanseri oluşur. Hem kadınlar hem erkekler meme kanseri olabilirler. Ancak kadınların en sık karşılaştığı kanser türüdür meme kanseri.

Meme kanserinin oluşum nedenleri arasında;

  • Kalıtım
  • Hormonlar
  • Beslenme olarak sıralanabilir.

30 yaşını geçen her kadının her banyodan sonra kendi kendine yapacağı düzenli fiziksel muayene ile meme kanseri gelişimini takip edebilir. Bu muayene de meme dokusunda bir farklılık olup olmadığı incelenir. 40 yaşından sonra ise fiziksel muayeneye ek olarak her yıl düzenli olarak mamografi çektirmeli (meme filmi) ve düzenli olarak doktor kontrolünden geçmelidirler.

Kendi kendinize yaptığınız fiziksel muayenede;

  • Memede ağrı
  • Memede veya memeye yakın olan kol altında şişlik
  • Memenin büyüklüğünde veya şeklinde değişiklik
  • Meme başında yumuşaklık ve akıntı
  • Meme derisinde portakal kabuğu görünümü
  • Memede veya meme başında içeri doğru çekinti olması
  • Memede iki haftadan uzun süre ele gelen sertlik veya kitle

gibi durumlarla karşılaşıyorsanız hemen doktorunuzla görüşmelisiniz.

Diğer birçok kanser türünde olduğu gibi meme kanseri ile beslenme arasında önemli bir ilişki vardır. Kanser hastalığı üzerine araştırma yapan uzmanlar bazı besinlerin içerdikleri maddelerin kanser riskini arttırdığını belirtmekteler.

Bu besinler;

  • Yağlı tüm hayvansal besinler
  • Sucuk, sosis, salam, pastırma, jambon gibi şarküteri ürünleri
  • Tereyağı
  • Kızarmış besinler
  • Tütsülenmiş besinler
  • Tuzlanmış veya salamura yapılmış besinler
  • Doğrudan ateşte pişirilmiş etlerdir.

Yukarıda sıralanan besinler gibi bazı besinler vücutta dokularla olumsuz etkileşime girerek kanser riskini arttırabilirler. Bu nedenle tüketimleri mutlaka sınırlandırılmalı ve bazı önlemler alınarak tüketimi sağlanmalıdır.Örneğin, kızarmış bir yiyecek veya şarküteri grubu besinlerden tüketecekseniz mutlaka yanında C vitamini kaynağı olan sebze veya meyvelerden bol miktarda tüketin.

Yıllardır yapılan araştırmalar ile bazı besinlerin kanser riskini azaltıcı etki yaratabildiği bulunmuştur. Bu araştırmalara göre kanser riskini azaltıcı besinlerin başında meyve, sebze, kuru baklagiller, tam tahıl ürünleri gelir.

Yumurta, az yağlı süt veya yoğurt, az yağlı peynir, lor ve çökelekte kanser riskini azaltıcı etki gösteren hayvansal besinlerdir.

  • Vücut ağırlığınızı ideal seviyede tutmayı hedefleyin.
  • Sebze ve meyve tüketiminizi yüksek seviyede tutun, günde 5 kez meyve ve sebze tüketmeyi hedefleyin
  • Yağ alımınızı sınırlamayı deneyin. Günlük aldığınız enerjinin % 20- 25 kadarının yağdan gelmesini sağlayın.(sağlıklı yetişkin bireyler bu değer % 30′ a kadar çıkabilmektedir.) Yediğiniz besinleri yağ içeriklerine göre ayarladığınızda tükettiğiniz yağ miktarını da azaltmış olursunuz.
  • Omega 3 yağ asitlerinden zengin besinleri beslenme planınıza ekleyin.
  • Trans yağ asitlerinden mutlaka uzak durun.
  • Kırmızı et tüketiminizi haftada 1- 2 kez olacak şekilde sınırlandırın.
  • Tütsülenmiş, yanmış besinleri tüketmekten kaçının.
  • Mümkün olduğunca meme kanserine neden olabilecek risklerden kaçının
  • İyi beslenmeyi sağlayın
  • Kendinizi mümkün olduğunca stresten uzak tutun ve sağlığınızı koruyun.

Yaşamın bize verilen bir armağan olduğunu bilin ve lütfen nefes aldığınız her dakika ona gereken özeni gösterin.

Tags:
Categories:

Menopoz

Farklı Bir Yaşama Hoşgeldiniz!

Kadınların vücudunda 40’lı yaşların gelmesi ile bazı değişikliklere rastlanır. Yumurtalıklar yaşlanmış, vücut salgılanan hormonlara gerekli cevabı eskisi gibi veremeyecek kadar yavaşlamıştır. Bu nedenle de hormonal dengede değişiklikler oluşmaya başlar. Aylık kanamalar düzensizleşir ve kanamaların bitmesi ile de MENOPOZ dönemine geçilir. Menopoz döneminde osteoporoz, kalp damar hastalıkları ve obezite sıklıkla karşılaşılan sağlık sorunlarıdır.

Vücudunuzda oluşan değişiklikler belli bir takım rahatsızlıklara yol açabilir ancak bu düşündüğünüz kadar sizi ürkütmesin. Çünkü artık bu durumlarda sizi rahatlatabilecek bir çok tedavi yöntemi bulunmaktadır. Gece terlemeleri, ateş basmaları, moral bozukluğu gibi belirtiler östrojen hormonunun eksikliği ile olur. Bu menopoz belirtilerinin tüm kadınlarda görüleceğini söylemek doğru bir yaklaşım olmaz. Çünkü herkesin değişikliklere verdiği cevap farklıdır. Bu nedenle menopoz belirtileri yaşayan kadınlar vakit kaybetmeden hekimleri ile görüşmeli ve ona göre tedaviye geçmelidir.

Menopozda, yeterli ve dengeli beslenme önemlidir…

Menopozun olumsuz yönü, bazı kadınların daha önce vücut ağırlığı ile ilgili sorunu olmasa bile, ağırlık kazanabilirler. Nedeni hormon düzeylerinin değişmesine bağlı metabolik hızın azalmasıdır. Vücut ağırlığının artışını engellemek için

  • Fiziksel aktivitenin arttırılması,
  • Meyve ve sebze tüketiminin arttırılması
  • Sebze yemeklerine konan sıvıyağ miktarının 1 kg sebzeye 2 çorba kaşığı olacak şekilde ayarlanması
  • Lifli besin alımının arttırılması
  • Su tüketiminin 1,5- 2 litre seviyesinde tutulması
  • Şeker tüketiminin azaltılması ve bırakılması

büyük önem taşır.

Menopoz dönemine giren kadınların yaklaşık 1/3’ünde osteoporoza bağlı kırıklar görülebilmektedir. Bu nedenle osteoporoza karşı önlem alınması da önemlidir.

Tags:
Categories: